Kaçamadığımız

Bazen çok sıkılır ve herşeyden kaçmak isterim. Oysaki sıkıldığım ben ve kaçmaya çalıştığım yine ben. Sonucunda da kaçamayacağım tek şey yine BEN..


13 Ağustos 2010 Cuma

Türkiye’de iyimser olmak bu kadar zor mu?


Belki dünyada diye de başlanabilirdi. Ancak Türk insanının ruh halini yansıtan bazı şeyler var diğerlerinden farklı kılan. Hayat yayınlarının Türkiye’den Başarı Öyküleri kitabında Vedat Akman çok güzel örnekler vermiş bu konuya dair. Oradan bir atıfla anlatmak çok daha kolay. Ben kendimi hep böyle görürdüm ama benden beterleri de var galiba demeye başladım.
Büyük gazetelerimizin birinde yönetici semineri veren bir uzman, Türklerin dünyada diğer ülkelere kıyasla en kötümser milletlerin başında geldiğini iddia etmiş ve bunu ispatlamak için şaşırtıcı bir oyun oynamış. Bitişik olarak yazılmış şu cümleyi birkaç saniyeliğine orada bulunan herkese gösterip ne anlama geldiğini sormuş.
THEGODISNOWHERE
Salonda bulunan herkes bu cümleyi THE GOD IS NO WHERE diye okumuş. Anlamı da Allah hiçbir yerde değildir. İddiayı savunan kişi diğer ülkeler bunu böyle okuyorlar demiş. THE GOD IS NOW HERE. Allah şimdi burada.
Görüldüğü gibi en basiti bir cümlede bile aklımızın olumsuzluğa çağrışım yaptığı yerde her şeyi kötü gibi yorumlama ihtimalimiz oldukça yüksek. Peki hayal dünyamızı darmadağın edecek kadar bu kötümserliği bizlere aşılayan nedir?
Kendimize olan güvensizliğimizin sebeplerini aramamız gerekiyor. Üstelik bu güvensizlikle başta en yakınlarımız olmak üzere, bütün çevremize de zarar vermekteyiz. Birbirine güvenmeyen insan topluluğunun bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz aslında. Bu güvensizlik sayesinde mutluluğu, huzuru, başarısızlığı kendimize ilke haline getirerek hareket ederiz. Sonuçta da hayal kırıklıklarıyla dolu bir yaşam süreriz.
Daha somut açılardan bakılırsa, ekonomistler güven yokluğunun, enflasyondaki en büyük etkilerinden biri olduğunu savunmaktadırlar. Hizmet sektörü Türkiye’de en büyük sektör ve güvene dayalı bir sektör. Önce sinerjinin yakalanması ve bunun empatiye dönüşmesi, ardından da alma ve sevgi, saygı, erdemlilik olgularıyla karşılaşılmasıdır.
Psikologların bu konuda ki düşüncelerini tam olarak bilmiyorum. Ama insanların çocukluklarına inmek gerektiği kesin. Aile içerisindeki yanlış eğitimin alınması, okullarımızda manevi tacizin büyük boyutlara ulaşması, toplumda eleştiri ve dışlanmanın üst düzeylere çıkması, maddi yetersizlikler, kıskançlıklar, genetik etkenler ve daha niceleri…
Türkiye’de yaşayan insanların kaç tanesi ayaklarını bastığı zeminin sağlam olduğunu söyleyebilir. Tabii canım deprem bölgesinde yaşıyoruz deyip de bu cümleyi başka yöne de çekebilirsiniz. Ama tüm karamsarlığımızın yanında bu konunun da ciddiyeti üzerinde durmak gerektiğine inanıyorum. Ne iş olsa yaparım ağbi sözlerinin her geçen gün arttığı ülkemizde artık insanların psikolojilerinin düzeltilmesi gerekmiyor mu?
Genç nüfusun yüksek olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Sizi bilmem ama ben tüm hayatım konusunda oldukça karamsarım. Arkadaş toplantılarında bile alaya alınıyorum. Çocuğunu yarınlara teslim edecek biri olarak da kaygı duyuyorum. Ya siz?(2000 arşiv)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder